Mutlu bayramlar!

27 Kasım 2009 Cuma

Nasıl görmek istiyorsam öyle bakıyorum hayata.
Belki bu bayramda da yanımda değil sevdiğim bazı insanlar ama mesafelerin önemi olmadığını hayat bir zamanlar öğretmişti bana.

Hayat sürprizlerle dolu ve her an bir şeyler çok daha iyi gitmeye başlayabilir biliyorum.

Eski bayramlar geyiği yapmaktansa, 3 sene 5 sene önce şu ankinden daha mutlu olduğum zamanların bayramlarını özlemektense şu ankinin tadını çıkarmaya çalışıyorum. Güzel şeyler bekliyorum hayattan inatla.

Geçen bayram da yazmıştım, "güzel olacak, biliyorum"!

İyi bir bayram geçirsin sesimin ulaştığı ya da ulaşamadığı yerde her kim varsa..

Mutlu olsun.
İyi olsun.
Keyifli olsun.

İyi bayramlar herkese!

İyi ki doğdun Red Pharos!

22 Kasım 2009 Pazar

Heeeeey doğum günü çocuğu!


Her kötü durumun bir de güzel yanı var bak! Asiyeye tahammül etmek zorunda bırakılmasaydık okul bitene kadar tüm muhabbetimiz iki merhaba uzunluğunda olurdu belki...

İyi olmuş be, gerçekten iyi olmuş!

Okul her yönden de kötü değil işte, bak sizleri tanıdık buralarda :))

İyi ki doğmuşsun canım benim, iyi ki tanışmışız, iyi ki sabahları Moda sokaklarında kaybolmuş, okula her gün başka bir yoldan gitmişiz. Gülümseyerek hatırlıyorum şimdi her birini...

Yeni yaşın sana istediğin her türlü güzelliği getirsin canım benim, istediğin gibi olsun her şey. Mutlu ol!

Seni çooook seviyorum..

Nice mutlu yıllara!

Uyanalım

13 Kasım 2009 Cuma

Kırmızı ağaç, yapraklarını mı döküyor nedir?
Çok sessiziz bu aralar.
Birileri yaşadığına dair ses versin.
Olmaz mı?

Bir Ben Var Benden İçeri!

4 Kasım 2009 Çarşamba

Çok fazla şey anlatıyorum ona.

Çok fazla güveniyorum.

Çok fazla geliyorum üstüne. Bir başkası için kurulmuş tüm cümleleri ona söylüyorum. Onunla kuruyorum senaryoları. “Ona şunu derim” “O bana şunu der” leri hep o duyuyor. İçimde kurduğum tüm cümleleri ilk o biliyor. Söylediklerimi, söyleyeceklerimi, söylemeyeceklerimi hep o…

Çok fazla sıkıyorum onu. Anlattıklarım yetmezmiş gibi günlükler tutuyorum. İkinci baskı hayatlarda bir o yana bir bu yana gidip geliyor. Bir şiirden çıkıp, bir öyküde uyuya dalıyor…Bir karalama kağıdından çıkıp bir resme konuyor. Yoruyorum, eskitiyorum…

Çok fazla bilmiyor kendisi hakkında ne düşündüğümü. Haksızlık ettiğimden belki de…Bir başkasının hatasını ondan çıkarıyorum çoğu zaman. Onu suçluyorum birçok şeyde…

Çok fazla oluyorum bazen. “Yalnızım” diyen cümlelerle yürüyorum üstüne. Hep o varken yanımda, ben tekillikten söz ediyorum. Önemsemiyorum. Oysa o, her yalnızlık nöbetimde baş ucumda bekleyip, bitmez tükenmez bir konuşmanın dinleme noktasında oturuyor. Saatlerce dinliyor yakınmalarımı, hayallerimi, ümit ve ümitsizlik arasında yalpalayan naçiz benliğimi…

Çok fazla fark etmiyorum varlığını. Konuşurken bir başkasıyla, bakıyorum o! Yürürken o!Dinlenirken o!Düşünürken o! Bir anda yanımda buluveriyorum... Yormuyor beni, hep umut vaat eden tümcelerle geliyor karşıma. Bazen benden epey yaşlı olduğunu düşünüyorum bu yüzden. Bazen bir gülümseme konduruyor yüzüme, bir çocuk mu ne, diyorum. Varlığı bir muamma olup çıkıyor…

Çok fazla sevdiğimi söylüyor başkaları, filozoflar özellikle…Ne yaparsam onun için yapıyormuşum sözde. Sözde, sevmelerim onun içinmiş. Bir başkasını sevişim, onun sevmekten duyduğu hazdanmış. Bir başkasını düşünüşler, bir başkasına yapılan iyilikler hep onun içinmiş.

Çok fazla vakit geçiriyoruz ama en yakın dostu olamıyorum. Ona anlattığım birçok şeyi başkalarına anlatmamamı söylemesine rağmen, söyleyiveriyorum ben. Hep başkalarını önemsiyorum sanki…Onunla yaşamayı düşünmüyor, başkalarına koşuyorum.

Çok fazla olmuyor ayrı kaldığımız ama bazen özlüyorum onu. Başkalarıyla olmaktan sıkılıyorum. Hep beni dinleyen o iken, böyle zamanlarda ben onu dinlemek istiyorum. Bir kuytulukta bulup oturtuyorum karşıma. Bazen hiç konuşmadan müzik dinliyor, bazen kitap okuyor, bazen bir filme takılıp kalıyoruz. Ama çok eğleniyoruz.

Çok fazla çaktırmasam da, anlattıklarımda hep ondan bir şeyler oluyor. Onu yazıyorum çoğu zaman. Hep onu anlatıyorum belki de, ne bileyim...

Çok fazla kişinin ağzında duyuyorum onun adını. Kıskanmıyorum(!) ama merak ediyorum aynı kişiden mi bahsettiğimizi. Hep bir iyelik eki getiriyorlar yanına, bilmesem de benimki olup olmadığını kızıyorum sahiplenmelerine. Hele bir de “ben, kendim” demiyorlar mı, sinir oluyorum! Pekiştirmesinler onu, eskitmesinler başka kelimeler arasında…

Çok fazla tanıdığımı zannedip anlatırken, çok fazla tanıyamadığımı fark ediyorum. Bazen başkaları benim bilmediğim yönlerini söylüyorlar, şaşırıyorum.
Çok fazla saklamaya çalışırken, çok fazla ön plana çıkarıyorum galiba.


Çok fazla şey anlatabilirim belki…
Ama kendimden çok bahsettim.






2009-08-01 , Gazeversite