Dışarda Yağmur, İçimde Yağmur

27 Ağustos 2009 Perşembe



Yağmur yağıyor her gün...Hava kararmadan, aniden başlayıveriyor...Sanki sürpriz yapıyor kendince.Önce yere vuruş seslerini duyuyoruz.Oturduğumuz yerden ayaklanıp pencere kenarıyla buluşuyoruz.Ve güzel bir toprak kokusu...İnsan özünün kokusunu mu seviyor nedir?

Yağmur yağıyor her gün...Ağustos "bitiyorum" dercesine sinyaller gönderiyor oraya buraya. Seviniyorum ama gücenir diye de sevincimi gösteremiyorum...

Yağmur yağıyor her gün...Her gün yıkıyor tüm şehri...Tüm şehirdeki kiri, pası, kötüyü, çirkini...Üzerime yağmıyor belki ama sanki ben de arınıyorum her yağmurda...Düşüncelerimi, sıkıntımı silip götürüyor...

Yağmur yağıyor her gün...Her yağışında bir hayal gelip oturuyor yanıbaşıma...Bir güzel düşünce, bir gülümseme...

Yağmur yağıyor her gün...
Onu gözyaşıyla kıyaslayanları düşünüp kızıyorum o an...
Ancak sevinç gözyaşlarına benzetilebilir gibi geliyor...Belki anlık ama...

Yağmur yağıyor her gün...
Yağmurla ilgili tüm şarkılar dilime üşüşüyor...

başlık:Yüksek Sadakat

Bir başka dünyadan..

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Küçük çocuklar bizimkinden çok daha büyük ve zengin olan dünyalarına kabul ettiler beni birkaç gün önce. Son 5 günü onlarla orada geçirdim ve kıskandım..


Saatlerinizi onlarla geçirince büyüklerin ince hesaplar üzerine kurulmuş dünyasına adapte olmakta zorlanıyorsunuz. Kendinize kızıyorsunuz zaman zaman...

Bir saat önce tanıdıkları birinin boynuna sarılacak kadar cana yakınlar, birini sizden daha fazla sevdiklerini söyleyebilecek kadar açık sözlü. Hiçbir sözü gevelemiyorlar ağızlarında. Neyse o.

Sizi kendilerine yakın görecek küçük bir detay yakaladıklarında uçuyorlar sevinçten.

"Oleyyyy öğretmenim siz de Fenerbahçeliymişsiniz"
"Aaaa öğretmenim siz de mi oruç tutuyorsunuz yaşasııııııın"

Rüşvet verme şekilleri bile güzel :)

"Öğretmenim bizim dersimize siz gelin noluuuuur, söz dersten sonra eve gidip size kıymalı börek getireceğim".

Şimdiki çocuklar eskisi gibi değil diyoruz sık sık ama bilgisayar başında büyümüş bir nesil de olsalar en az bizim bir zamanlar olduğumuz kadar çocuklar.

Defterlerinin köşesine yaptığım yıldızlarla mutlu oluyor onlar da, tıpkı bizim bir zamanlar mutlu olduğumuz gibi.

Bizim öğretmenlerimizin aksine onların öğretmenleri "aferin" kelimesinin yanına bir ":)" da ekliyor ama.

2 saat sınıfta bir aşağı bir yukarı koşturuyorum zerre kadar yorgunluk hissetmeden. Çocuklar gittikten sonra fark ediyorum ne kadar yorulduğumu.

Nefret ettiğim bir mantıkla işleyen bir ortama okulun bitmesinin paniğiyle kendimi bir seneliğine tıkmış bulundum madem, güzel taraflarına bakmaya çalışayım ki zaman çabuk geçsin değil mi?