Bir sınav sabahı...

5 Nisan 2009 Pazar


Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü'nde bir sınav öncesi...


-Pardon Fen-Edebiyat Fakültesi B blok ne tarafta?
-Fen-Edebiyat'ın kapısı şurada, girişler ordan yapılır herhalde.

-Dünkü sınav nasıldı?
-Yaa muhasebe beklediğimden kolaydı.

-Ben bu iktisattan bir şey anlamıyorum.

-Kalacağım galiba yine muhasebeden.

-Tarihe çalışıyorum, sen çalıştın mı?
-Sabah baktım biraz.

-Bu kambiyo mevzuatı çok zor yaa.

-Çok çalışamadım buna.

-Günlerdir çalışıyorum ama anlamıyorum.

Onlarca benzer cümle... Sınav stresi yaşayan insanlar... Sınav olmasını umursamayan insanlar... Çocuğunu bırakmış sınava gelmiş insanlar... Benim gibi bir bölüm bitmeden öbürüne bulaşarak iyi mi yoksa kötü mü yapmış olduğuna karar veremeyen insanlar... Kızının sınavdan çıkmasını beklerken örgü ören bir teyze... Çimlere serilmiş biri ders çalışan biri Puslu Kıtalar Atlası okuyan bir çift... Daha ileride çimlere uzanmış ders çalışan başka bir çift... Yemek yiyenler, çay/kahve içenler, güneşin tadını çıkaranlar, güneşten saklanmak için gölgeye kaçanlar... Rüzgarın tadını çıkaranlar ve rüzgardan şikayet edenler...

Birbirine hiç benzemeyen, belki de çok benzeyen onlarca insan.

Biraz ilerideki açıklıkta, kendisini göremediğim ama orada olduğunu bildiğim küçük çocuk ve o küçük çocuğun gökyüzünde süzülen kırmızı uçurtması...

İyi ki uçurtman ve sen kendinize orayı seçmişsiniz be çocuk!

Gülümsemenin zor olduğu anlar olur ya hani, hani halin olmaz ya bazen hiçbir şeye... Halin olsa isteğin olmaz, muhakkak eksik olur hani bir şeyler...

O anlarda sevimli şeyler çıkar ya bir yerlerden.

İşte o sevimli şeylerden biriydi o çocuk!

Anlatmadan duramadım :)

0 yorum: