Bu sene son...

19 Aralık 2008 Cuma

"4. sınıf çok rahat yaaa, hocalar son sene diye zorlamıyor, bırakmıyorlar kimseyi kolay kolay" cümlelerini söyleyen insanları tek tek bulup her bir harf için kendilerine 3 saat işkence yapmak istiyorum.


Çocukluğumdan beri dikkatimi çeken bir şey var. İlk ve orta okulda hangi okulda olursanız olun aşağı yukarı aynı şeylerle uğraşırsınız, lisede alan seçilir, meslek liseleri vs. vardır, ordan sonra değişmeye başlar gördüklerimiz, öğrendiklerimiz.

İlk ve orta okuldayken benden büyük olan herkesten benzer şeyler duyardım. Misal ben 3. sınıfta mıyım, diyalog şu: 
-ooo 3. sınıfta bir şey yok ki, sen gel bir de 5'i gör, 5 çok zor.
-Hıı öyle miiii

5'e geçtim, örnek olarak verdiğim hayali kişilik 7'de:
-X yaa sen 5 çok zor diyordun 5 zor değilmiş ki.
-5 zor mu, yok canım ne zoru, sen 7'ye bir gel de gör, o kadar zor ki. İngilizce yok bir kere 5'te ona şükret. Bütün renkleri ezberletiyor öğretmen. Bambaşka bir dil yaa ben nasıl öğreneyim.

7'ye geldim, hayali kişilik kaçta bilmiyorum çünkü hazırlık okumuş da olabilir okumamış da olabilir. Ama lisede olduğu kesin.

-Ben ingilizceden hep 100 alıyorum, zor değilmiş ki, sen zor demiştin X'cim.
-Orta okuldaki ingilizcede ne var sen liseye bir gel gör ingilizcenin ne kadar zor olduğunu.

Efendim lisede dil alanı seçtim, bahsi geçen hayali kişiliği uydururken esinlendiğim bütün kişilikler en fazla elementary seviyesine gelebilmişken ben okul açısından şanslı olduğum için upper intermediate'a varabildim lisedeyken. (şanslı olduğum için derken özel okul vs. değildi, bildiğiniz yabancı dil ağırlıklı lise. Hocalar açısından şanslıydım ben.) Yetmedi Almanca'yla boğuştum. Lise bitti, üniversitede kendimi Fransızcada buldum. Bu kez ne oldu bilir misiniz?
"Dil öğrenmek zor değil ki"

E anacım madem kolay öğrenseydin o vakit!?

Hazırlık okumadım, hiç sene kaybetmedim diye kendisiyle övünen arkadaşım ilk senesinde kazanamadı üniversiteyi, ben yine yetiştim ona. Okulunu bitirdi yüksek lisans için gereken puanı aldı sınavdan ama başlayamadı yüksek lisansa, neden bildiniz mi? Evet, evet dil öğrenmeye çalışıyor şu an başlayabilmek için! Sene kaybetme muhabbetine de oldum olası kızmışımdır zaten. Ben en baba kursta bile bana lisedeki kadar güzel ingilizce öğretebileceklerine inanmıyorum efendim. Ben o senemi kayıp değil her yönden kazanç olarak görüyorum, o yüzden "aa hazırlık okudun bir sene kaybettin" diyenlere her daim çıkışmışımdır zaten. Senelerimi dershanelerde, kurslarda geçirmedim en azından.

Konudan konuya atlıyorum yine.

Kendi yaptığını dünyanın en zor şeyi olarak anlatan, başkalarının yaptıklarını küçümseyerek kendini yüceltmeye çalışan insan evlatlarına hep uyuz olmuşumdur. Okulu bitirdikten sonra "aa son sene çok kolay geçiyor" diyenler de acaba bunlar mı, acaba "ben kolayca geçtim, sen zorlanıyorsun, ben zeka küpüyüm, sen azıcık salaksın galiba" mesajı mı vermek isterler acaba???

Son sene kolay falan değil efendim. Hocalar 4. sınıfın son senemiz olmaması için ellerinden geleni yapıyorlar.

Lisede de son sene hocalar çok rahat davranıyor derlerdi, lisedeki son senem gerçekten inanılmaz rahattı. ÖSS ya da YDS'ye yönelik işlerdik bütün dersleri. E zaten dil alanındayım, haftanın 4 günü 4'er saat, bir günü de 2 saat ingilizce dersim var. "Hocalar saçma sapan ödevler veriyorlar biz sınava gireceğiz çalışmamız gerek bunlar bizi nelerle uğraştırıyorlar" türünden serzenişlerim olmadı doğal olarak. Gerçi şikayet edecek yüzüm de yoktu, sınava hazırlandığım seneyi kitap okuyarak geçirdim çünkü. Dershanedeki ve okuldaki hocalarım orada test çözdürmeseler evde gidip muhtemelen çözmezdim. Okulda çözünce de iyice rahata veriyordum tabi, amaaan nasılsa okulda çözdüm diye :D

Bir öğrencinin hayatının en karmaşık olduğu sene normalde lise sondur, ben o seneyi rahat ve kaygısız geçirdiğim için acısı yeni çıkıyor herhalde :-/ Ya da lisedeyken beynimi okul dışında kurcalayan bir şey olmadığı için rahattım, bilemem.

Durmadan ödev hazırla, bir sonraki sene ne yapacağını düşün, hocalar canını sıksın, bir cinnet anında başladığın açık öğretimden 1o tane ders seni beklesin...

4.sınıf gerçekten sıkıntıymış! Lisedeyken "üniversiteden çıkmak üniversiteye girmekten daha zor" diyen herkese sevgilerimi sunuyorum. Haklıymışsınız be! Okul stresinin yanına bir de büyüme stresi ekleniyor. Hayat daha fazla yoruyor vs. vs.

Bitecek ama di mi :-/
Biter!
Bitmeli!

Dil öğrenmeyi oldum olası sevdim, edebiyatı, psikolojiyi de sevdim. Dilsel zekamın daha baskın olduğu aşikar. Öğrenmeyi istediğim diller listem vardı YDS'ye hazırlanırken. İngilizce ve Almanca zaten öğrenmeye başlamış olduğum için listeme dahil değildi. Yoksa ikisi de sevdiğim dillerdir.

O dönemki sıralamayı hatırlamıyorum ama listemde şunlar vardı: İspanyolca, İtalyanca, Rusça. Bir de arkadaşlarımla aramızdaki bir espri yüzünden listelerimize dahil edilmiş Urduca.

Üniversitede bunlardan birini okumak istiyordum. İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca ve Rusça. Bir de kesinlikle gitmek istemediğim bölüm olarak yanına işaret koyduğum iki bölüm: Fransızca Öğretmenliği ve Fransız Dili Edebiyatı.

Asla "asla" dememek gerektiğini öğrendiğimiz gün yerleştirme sonuçlarının açıklandığı gün oldu :)
Okulum bitti bitecek, hâlâ aynı hisleri besliyorum Fransızca için. Değiştirmeye çalıştım, başaramadım :))

"Sevmesem bile başladım bari en iyi şekilde öğreneyim" dedim sık sık, ama öğreten insanlar isimlerinin başındaki sıfatlara rağmen öğretme konusunda çok başarılı olmadıkları için okulda öğrenmem imkansız onu biliyorum. Açık söyleyeyim kendim de herhangi bir çaba sarfetmedim. Daha doğrusu sarfetmemiştim, birkaç gündür kendimi zorlamaya çalışıyorum. Sanırım işim gücüm çok olduğu için zaman bulamayacağımı biliyorum, "ben kendimi geliştirmeye çalıştım ama öyle yoğundum ki zaman bulamadım" diye kendimi kandıracağım ileride, o yüzden böyle yoğun bir dönemi seçtim bunun için... 

Fransızca şarkı dinlemeye çalışıyorum, normalde dublajlı filmleri sevmem, hiç bilmediğim bir dil bile olsa kendi dilinde izlemeyi tercih ederim, ama Fransız filmiyse Türkçe dublaj seçeneğini tercih ederim. Bir süredir Fransız filmlerini de orijinal dilinde izlemeye çalışıyorum. Gülmeyin bu benim için büyük bir gelişme :D Hatta yakın zamanda Fransızca romanlar bile alırım bakarsınız kendime :p 

(pedagojik formasyon derslerine bayılan bir dil öğretmeni adayı olarak takdir edersiniz ki dil öğrenmek için neler yapmak gerekir sorusunun cevabını biliyorum, benim yaptığım şekilde olmayacağını da biliyorum :) Öğrencinin öğrenmeyi reddetmesi diye bir kavram vardır, öğrenci öğrendiği şeyi sevmezse o şeyi öğrenmeyi reddedebilir, ne yaparsanız yapın öğretemezsiniz. Bir öğrenci olarak öğrenmeyi yıllardır reddediyorum :-/ )

Konudan konuya atladığımız, anlatmayı planlamadığımız her şeyi anlattığımız, ama aklımızdan geçen hiçbir şeyi anlatamadığımız bir yazının daha sonuna geldik. Dünyanın en kötü kapak tasarımlarından birine sahip olan "Je voyage en français 3" isimli ders kitabını inceleme ödevimi yapmalıyım. Kolay gelsin bana.
Hepinizi seviyorum.

Sevgiler...

5 yorum:

The Metonian dedi ki...

e ama üniversite son çok kolaydır (: tamam sustum (:

Dilara TAN dedi ki...

Gerçekten son di mi ya? nedense bu sene başlamış gibiyim universiteye. Her sene aynı şeyi hissettim hala öyle hssediyorum. Benim için son değil gerçi :/ boğuşmam gereken milyontane yandal dersi var geriye kalan offff

Adsız dedi ki...

dil öğrenme konusundak çabanı çok takdir ettim ben de ingilizce öğretmeniyim.... kolya gelsin

Adsız dedi ki...

ben de bir dilciyim.şansım vardı ki ingilizceye denk geldim.fransızca cazibesi olan zor bir dil.lisedeyken 2. dil olarak alıyorduk.ünide de seçmeli olarak aldım hobi gbisinden..buna bile güç bela dayanıyorken seni anlamak hiç zor değil.

kolay gelsin temennim

Selin dedi ki...

teşekkürler pink zorro ve flame :)